Peygamberimiz (s.a.v.) ve Müslümanlar niçin Medine’ye hicret etmişlerdir? Belirtiniz.

6. Sınıf Din Kültürü Kitabı Peygamberimiz (s.a.v.) ve Müslümanlar niçin Medine’ye hicret etmişlerdir? Belirtiniz. konusunu kısaca ele alacağız. 


“Peygamberimiz (s.a.v.) ve Müslümanlar niçin Medine’ye hicret etmişlerdir? Belirtiniz.” ile ilgili kısa cevabı ;


Cevap :

Müslümanlar dinlerini rahatça yaşamak ve eziyetlerden kurtulmak için Medine’ ye hicret etmişlerdir.

 


“Peygamberimiz (s.a.v.) ve Müslümanlar niçin Medine’ye hicret etmişlerdir? Belirtiniz.” ile ilgili uzun cevabı ;


Cevap :

Hicret; Hazreti Muhammed (sav) in, İslamlığı yaymaya başladığı ilk yıllarda Mekke’de gördüğü aşırı baskı nedeniyle Medine’ye göçmesi olayı. 622 yılında gerçekleşmiştir.



 

Our Score

İsrâ ve Miraç Olayı ne demektir? Açıklayınız.

6. Sınıf Din Kültürü Kitabı İsrâ ve Miraç Olayı ne demektir? Açıklayınız. konusunu kısaca ele alacağız. 


“İsrâ ve Miraç Olayı ne demektir? Açıklayınız.” ile ilgili kısa cevabı ;


Cevap :

Hz. Peygamber’in Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya bir gece yürüyüşü ile götürülmesi hadisesine “İsrâ”, bu alandan sonra yaşadığı göğe çıkma olayına da “Miraç” denilmektedir.


“İsrâ ve Miraç Olayı ne demektir? Açıklayınız.” ile ilgili uzun cevabı ;


Cevap :

İsrâ; Peygamber Efendimizin  bir gece Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya bir gece yürüyüşü ile götürülmesidir.

Miraç ;  İsra ile gece yürüyüşünden sonra Peygamber Efendimizin yaşadığı göğe çıkma olayına denir.

Peygamberin Miraç Mucizesi ile ilgili ayet

“Kulunu (Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-’ı) bir gece, Mescid-i Harâm’dan kendisine bâzı âyetlerimizi göstermek için, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla görendir.” (el-İsrâ, 1)

MİRAÇ İLE İLGİLİ HADİSLER
esûlullâh miraça çıkmadan sadrının temizlenmesini şöyle anlatır:

“Ben Kâbe’nin Hatîm kısmında yatıyordum. Uyku ile uyanıklık arasında bana biri geldi, şuradan şuraya kadar (göğsümü) yardı. (Bu sözünü söylerken boğaz çukurundan kıl biten yere kadar olan kısmı gösteriyordu.) Kalbimi çıkardı. Sonra bana, içerisi îman ve hikmetle dolu, altından bir kab getirildi. Kalbim (çıkarılıp su ve Zemzem ile) yıkandı. Sonra içerisi îman ve hikmetle doldurulup tekrar yerine kondu…” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk 6, Enbiyâ 22, 43; Müslim, Îman 264)
“−Ben Kâbe’nin Hatîm kısmında uyku ile uyanıklık arasında idim… Yanıma merkepten büyük, katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak’tı. Ön ayağını gözünün gördüğü en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibrîl -aleyhisselâm- beni götürdü. Dünyâ semâsına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi.

«−Gelen kim?» denildi.

«−Cibrîl!» dedi.

«−Berâberindeki kim?» denildi.

«−Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-» dedi.

«−Ona Mîrâc dâveti gönderildi mi?» denildi.

«−Evet!» dedi.

«−Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!» denildi ve kapı açıldı.

Kapıdan geçince, orada Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’ı gördüm.

«−Bu babanız Âdem’dir! O’na selâm ver!» denildi.

Ben de selâm verdim. Selâmıma mukâbele etti. Sonra bana:

«−Sâlih evlât hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!” dedi.

Sonra Hazret-i Cebrâîl beni yükseltti ve ikinci semâya geldik. Burada Hazret-i Yahyâ ve Hazret-i Îsâ -aleyhimesselâm- ile karşılaştım. Onlar teyzeoğullarıydı.

Sonra Cebrâîl beni üçüncü semâya çıkardı ve orada Hazret-i Yûsuf -aleyhisselâm- ile karşılaştık. Dördüncü kat semâda Hazret-i İdrîs -aleyhisselâm- ile, beşinci kat semâda Hârûn -aleyhisselâm- ile, altıncı kat semâda ise Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- ile karşılaştık.

«−Sâlih kardeş hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi. Ben onu geçince, ağladı. O’na:

«–Niye ağlıyorsun?» denildi.

«−Çünkü, benden sonra bir delikanlı peygamber oldu, O’nun ümmetinden Cennete girecek olanlar, benim ümmetimden Cennete girecek olanlardan daha çok!» dedi.[3]

Sonra Cebrâîl beni yedinci semâya çıkardı ve İbrâhîm -aleyhisselâm- ile karşılaştık.

Cebrâîl -aleyhisselâm-:

«−Bu, baban İbrâhîm’dir; ona selâm ver!» dedi.

Ben selâm verdim; O da selâmıma mukâbele etti. Sonra:

«−Sâlih oğlum hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi.

Daha sonra bana:

«−Yâ Muhammed! Ümmetine benden selâm söyle ve onlara Cennetin toprağının çok güzel, suyunun çok tatlı, arâzisinin son derece geniş ve dümdüz olduğunu bildir. Söyle de Cennete çok ağaç diksinler. Cennetin ağaçları “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber!” demekten ibârettir.» dedi.

Sonra Sidretü’l-Müntehâ’ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen’in) Hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi.

Cebrâîl -aleyhisselâm- bana:

«−İşte bu, Sidretü’l-Müntehâ’dır!» dedi.”

Burada dört nehir vardı: İkisi bâtınî nehir, ikisi zâhirî nehir.

«–Bunlar nedir, ey Cibrîl?» diye sordum. Cebrâîl -aleyhisselâm-:

«–Şu iki bâtınî nehir, Cennetin iki nehridir. Zâhirî olanların biri Nil, diğeri de Fırat’tır!»[4] dedi…” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 6; Enbiyâ, 22, 43; Menâkıbu’l-Ensâr, 42; Müslim, Îman, 264; Tirmizî, Tefsîr 94, Deavât 58; Nesâî, Salât, 1; Ahmed, V, 418)

Sidretü’l-Müntehâ’da Cebrâîl -aleyhisselâm-:

“–Ey Allâh’ın Resûlü! Buradan öteye yalnız gideceksin!” dedi. Resûlullâh:

“–Niçin ey Cibrîl?” diye sordu.

O da cevâben:

“–Cenâb-ı Hak bana buraya kadar çıkma izni vermiştir. Eğer buradan ileriye bir adım atarsam, yanar kül olurum!..” dedi. (Râzî, XXVIII, 251)
Efendimiz’e soruldu:

“–Yâ Resûlallâh! Sidre’yi kaplayan ne gördün?”

Buyurdular ki:

“–Altundan pervânelerin onu bürüdüğünü ve her yaprağında bir meleğin oturup Allâh’ı tesbîh ettiğini gördüm.” (Taberî, XXVII, 75; Müslim, Îman, 279)

Peygamberimizin Allah Teâla’yı görmesi

İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh-’tan gelen rivâyete göre Resûl-i Ekrem:

“Ben, yüce Rabbimi gördüm!” buyurmuştur. (Ahmed, I, 285; Heysemî, I, 78)

Bir başka rivâyette Peygamber Efendimiz “Rabbini gördün mü?” sorusuna cevâben:

“Bir nûr gördüm!” buyurmuşlardır. (Müslim, Îman, 292)



 

Our Score

Hz. Peygamber (s.a.v.), İslam’ı Mekke’de yayarken ne gibi zorluklarla karşılaşmıştır?

6. Sınıf Din Kültürü Kitabı Hz. Peygamber (s.a.v.), İslam’ı Mekke’de yayarken ne gibi zorluklarla karşılaşmıştır? konusunu kısaca ele alacağız. 


“Hz. Peygamber (s.a.v.), İslam’ı Mekke’de yayarken ne gibi zorluklarla karşılaşmıştır?” ile ilgili kısa cevabı ;


Cevap :

Hz Peygamber (s.a.v.) İslam’ı Mekke’de yayarken hakaret, engellenme, sevdiklerine işkence ve boykot gibi dayanılması zor zorluklarla karşılaşmıştır.


“Hz. Peygamber (s.a.v.), İslam’ı Mekke’de yayarken ne gibi zorluklarla karşılaşmıştır?” ile ilgili uzun cevabı ;


Cevap :

Hz Peygamber islami Mekke’ de yayarken daha önce kendisini seven ve saygı duyan amcası ve akrabaları gibi yakın kişiler tarafından hakaretlere ve öldürülmeye çalışılmak gibi kötü muamelelerle karşılaşmıştır.

Ukbe b. Ebî Muayt, Hz. Peygamber (s.a.s), namaz kılarken elbisesini boynuna sararak onu boğmaya çalıştı. Ukbe’nin bu saldırısından Rasûlullah’ı (s.a.s) Hz. Ebû Bekir (r.a) kurtardı. Sonra da: “Rabbim Allah, diyor diye bir adamı öldürecek misiniz?” mealindeki Mü’min Suresi’nin 28. ayet-i kerimesini sonuna kadar okudu.[13]

Ebû Cehil Kabe’ de namaz kılan Peygamberimiz için “Hanginiz gidip filancalarda bugün boğazlanan devenin işkembesini ve döl eşini olduğu gibi kanlı kanlı getirip, secdede iken onun üzerine koyar?” diye seslendi.

Gözü dönmüşlerden biri olan Ukbe bin Ebî Muayt, ortaya atıldı.

“Ben yaparım.” dedi ve oradan ayrıldı. Az sonra, ruhu kararmış bu adam, elinde deve işkembesi ile Peygamber Efendimizin yanında göründü.

Resûl-i Ekrem, her şeyden habersiz, Cenâb-ı Hakkın huzurunda secdeye varmıştı.

Gözü dönmüş Ukbe, getirdiği deve işkembesini iki küreği arasına koydu. Ruh ve vicdanları şirkin karanlıklarına gömülü müşrikler manzarayı kahkahalarla seyrediyorlardı.

Muhterem babasının, müşriklerin bu âdice hareketine maruz kaldığını duyan Hazret-i Fâtıma, koşa koşa geldi. İşkembeyi tuttuğu gibi suratlarına çarparcasına müşrik gürûhuna doğru fırlattı.

Namazını bitiren Hazret-i Resûlullahın mübârek dudaklarından,

“Allah’ım, Kureyş’i sana havale ediyorum.” cümlesi döküldü.

Bu cümlesini üç kere tekrarladı. Sonra da müşrik elebaşlarının isimlerini teker teker zikrederek, onları da sonsuz kudret sahibi Cenâb-ı Hakka havale etti.

Ebû Leheb oğlu Uteybe’ye emir verdi. Uteybe, Peygamberimiz (s.a.v.)’in yanına vardı. O sırada Efendimiz Necm Sûresini okuyordu. Bunu duyan Uteybe,

“Necmin Rabbına andolsun ki, ben senin peygamberliğini inkâr ediyorum.”

dedi ve küstahça Kâinatın Efendisine doğru tükürdü.

Ebû Leheb’in karısı Ümmü Cemil Efendimizin gidip geldiği yola, her gün bıkmadan usanmadan sert dikenli çalılar döküp saçıyor ve âdetâ bu davranışından zevk alıyordu.

Resûl-i Ekrem (a.s.m.), Safâ Tepesinde ilk olarak, Kureyş’e açıktan İlâhî davette bulunurken, kocası Ebû Leheb, Peygamberimiz (s.a.v.)’e çıkışmış, hatta hakaret etmiş, “Helâk olasıca, bizi bunun için mi buraya çağırdın.” demek küstahlığında bulunmuş ve Efendimize doğru, yerden kaldırdığı bir taşı savurmuştu. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, Tebbet Sûresini inzal buyurmuştu.

Her şeye rağmen Peygamber Efendimizi rahatsız etmekten vazgeçmeyen Ebû Cehil, yine bir gün,

“Vallahi, Muhammed’i secdede görürsem, boynuna basacak ve boynunu yerlere sürteceğim.” diye yemin etti.

Tam o sırada Resûl-i Kibriya Efendimiz çıka geldi. İbn-i Abbas, durumu kendilerine arzedince, birden hiddetlendi ve kapıdan girmeyi dahi beklemeden, aceleyle duvardan aşıp Mescid-i Haram’ın içine girdi. Alâk Sûresini sonuna kadar okudu ve secdeye vardı.

Etrafta bulunanlar Ebû Cehil’e,

“Ey Ebû Cehil, işte Muhammed!” diye seslendiler.

Ebû Cehil’in Resûl-i Ekreme doğru ilerlemesiyle dönmesi bir oldu. Seyredenler şaşkınlık içinde,

“Ne oldu, neden döndün?” diye sordular. Ebû Cehil, onlardan daha şaşkın bir edâ içinde:

“Benim gördüğümü, siz görmüyor musunuz?” diye cevap verdi ve arkasından ilâve etti: “Vallahi, onunla benim arama ateşten bir uçurum açıldı.”

Ebû Cehil ve Velid bin Muğîre`nin de bulunduğu Mahzumoğullarından bir topluluk, uzun uzun konuştuktan sonra Peygamber Efendimizin vücudunu ortadan kaldırmaya karar verdiler. Bu görevi Velid bin Muğire ‘ ye verdiler.
esûl-i Ekrem, namazda Kur`ân okumaya başladığı bir sırada, Velid yanına kadar sokuldu. Fakat, o da ne! Öldürmeye gittiği zâtın sesi var, okuduğu Kur`ân şirk kiriyle paslanmış kulağına geliyor, fakat gözü onu bir türlü göremiyordu.

Velid şaşkınlaştı. Telaşla arkadaşlarının yanına döndü ve durumu anlattı. Bu sefer hep beraber gittiler. Fakat, yine Efendimizi görmediler. Çünkü, ileri gittiklerinde ses arkadan, arkaya doğru gittiklerinde ise ses ön taraftan geliyordu. Nihayet kalıp dağıldılar.



 

Our Score

Peygamberimiz (s.a.v.), İslam’a davetine niçin en yakınlarından başlamıştır? Açıklayınız.

6. Sınıf Din Kültürü Kitabı Peygamberimiz (s.a.v.), İslam’a davetine niçin en yakınlarından başlamıştır? Açıklayınız. konusunu kısaca ele alacağız. 


“Peygamberimiz (s.a.v.), İslam’a davetine niçin en yakınlarından başlamıştır? Açıklayınız.” ile ilgili kısa cevabı ;


Cevap :

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e İslam’ı davet etmesi için Emir geldiği zaman ilk önce davete başlamış bunun için en yakın akrabalarını İslam’a davet etmiştir.

Daha sonra peygamber efendimize “Önce en yakın akrabalarını azaptan sakındır.” Ayeti indiği zaman tebliğe başlamış ve yakın akrabalarını bu ayeti kerimede bulunan emir üzerine İslam’a davet etmiştir.


“Peygamberimiz (s.a.v.), İslam’a davetine niçin en yakınlarından başlamıştır? Açıklayınız.” ile ilgili uzun cevabı ;


Cevap :

Bir davanın yayılması şüphesiz ki yayılmasına ve insanları bildirilmesine bağlıdır.

Peygamber efendimiz de kendine gelen bu emri ilk önce çok güvendiği ve kendisini yakından tanıyan kişilere duyurmakla başlamış daha sonra “Önce en yakın akrabalarını azaptan sakındır. “ayeti indiği zaman ise yakın akrabalarını buradaki Emir üzerine davet etmeye başlamıştır.

Peygamber efendimizin hareketleri kendi başına olmayıp ilahi bir Emir neticesinde olduğu için Allah’tan Emir almadıkça hareket etmemiştir.

Peygamber Efendimiz Hz. Ali’yi yanına çağırarak şöyle dedi:

“Yâ Ali, Cenâb-ı Hakkın, yakın akrabamı azabla korkutmamı emir buyurması, bana çok güçlük verdi. Ben iyi biliyorum ki, ne zaman onlara bu işi açmaya kalksam; onların beni, hoşlanmadığım bir şeyle ithama kalkışacaklarını göreceğim.”
uzun müddet evinden çıkmadığını gören, başta Hz. Safiyye ile diğer halaları, durumunu öğrenmek için ziyâretine geldiler. Efendimiz onlara,

“Benim hiçbir şeyden şikâyetim yok. Rahatsız falan değilim. Fakat Allah, bana yakın akrabamı, azabla korkutmamı emretti. Abdülmuttaliboğullarını toplayıp, onları Allah’a îmâna davet etmek istiyorum.” dedi. Halaları,

“Dâvet et, ama sakın, onlardan Ebû Leheb’i dâvet edeyim deme. Çünkü o, senin dâvetine asla icabet etmez.” diye konuştular. Sonra da,

“Biz nihâyet kadınız.” diyerek Resûlullahın yanından ayrıldılar.

Dâvâsını açıklama emrini alan Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hazret-i Ali’ye şu emri verdi:

“Bize sadece bir kişilik et yemeği yap ve bir kap da süt doldur. Sonra da Abdülmuttaliboğullarını topla, onlarla konuşacağım. Emrolunduğum şeyi onlara bildireceğim.” Peygamber Efendimiz karşılaşacağı güçlükleri tahmin etmiş.



 

Our Score

Veda Hutbesi’nde dikkatinizi çeken ve sizi etkileyen hususları defterinize not edin.

6. Sınıf Din Kültürü Kitabı Veda Hutbesi’nde dikkatinizi çeken ve sizi etkileyen hususları defterinize not edin. konusunu kısaca ele alacağız. 


“Veda Hutbesi’nde dikkatinizi çeken ve sizi etkileyen hususları defterinize not edin.” ile ilgili kısa cevabı ;


Cevap :

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin Veda Hutbesi’ni okurken dikkatimi çeken yerler şunlar olmuştur;

  • Kan davalarının kaldırılması
  • Kadınların özellikle Veda hutbesinde zikredilmesi ve haklarının korunması gerektiğinin ifade edilmesi
  • Kimsenin kimseye üstünlüğünün olmadığını belirtilmesi.

“Veda Hutbesi’nde dikkatinizi çeken ve sizi etkileyen hususları defterinize not edin.” ile ilgili uzun cevabı ;


Cevap :

Veda Hutbesi Tam Metni

“Ey insanlar! ” Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

“Ashabım! bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınızda öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

“Ashabım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. Oda sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakin benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.

“Ashabım! “Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. biliniz ki faizin her çeşidi kaldırılmıştır.Allah böyle hükmetmiştir.İlk kaldırdığım faizde Abdulmuttalibin oğlu (amcam) abbas’ın faizidir. lakin ana paranız size aittir.ne zulmediniz nede zulme uğrayınız.

“Ashabım! “Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davalarda tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalibin torunu İlyas bin Rabia’nın kan davasıdır.

“Ey insanlar! “Muhakkak ki şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsınız bu da onu memnun edecektir. Dinimizi korumak için bunlardan da sakınınız.

“Ey insanlar! “Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allahtan korkmanızı tavsiye ederim .Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emri ile helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınlarında sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırsa Allah size onları yatakların yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınlarında sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

“Ey müminler! “Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler Allah’ın kitabı Kur an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir.

“Müminler! “Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman müslüma’nın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman kardeşinin kanıda, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.

“Ey insanlar! ” Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesi ayrılmıştır. mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur.Çocuk kimin döşeğinde doğmuş ise ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır. Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan köle Allah’ın meleklerinin ve bütün insanların lanetine uğrasın. Cenab-ı hak bu gibi insanların ne tevbelerini nede adalet ve şehadetlerini kabul eder.

“Ey insanlar! “Rabbiniz birdir. Babanızda birdir. Hepiniz Ademin çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arabın arap olmayana arap olmayanında arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahında kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allahtan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız Ondan en çok korkanınızdır. “Azası kesik siyahi bir köle başınıza amir olarak tayin edilse sizi Allah’ın kitabı ile idare ederse onu dinleyiniz ve itaat ediniz. “Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba oğlunun suçu üzerine oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz. “Dikkat ediniz! şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız Allaha hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız. Allahın haram ve dokunulmaz kıldığı canı haksız yere öldürmeyeceksiniz. Hırsızlık yapmayacaksınız. İnsanlar “la ilahe illallah” deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emir olundum. Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Hesapları ise Allaha aittir.

“İnsanlar!” Yarın beni sizden soracaklar ne diyeceksiniz? Sahabe-i kiram hep birden şöyle dediler; “Allah’ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, Bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şehadet ederiz”. Bunun üzerine Resul”ü Ekrem Efendimiz şehadet parmağını kaldırdı, sonrada cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu;

“Şahit ol Yarab! Şahit ol yarab! Şahit ol yarab!”



 

Our Score

Peygamberimizin (s.a.v.) Medine’ye hicretten sonra burada eğitim ve öğretime yönelik yaptığı çalışmalarla ilgili bir araştırma yapınız.

6. Sınıf Din Kültürü Kitabı Peygamberimizin (s.a.v.) Medine’ye hicretten sonra burada eğitim ve öğretime yönelik yaptığı çalışmalarla ilgili bir araştırma yapınız. konusunu kısaca ele alacağız. 


“Peygamberimizin (s.a.v.) Medine’ye hicretten sonra burada eğitim ve öğretime yönelik yaptığı çalışmalarla ilgili bir araştırma yapınız.” ile ilgili kısa cevabı ;


Cevap :

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye hicretten sonra burada eğitim öğretime yönelik ilk önce “ashab-ı suffe “denilen ilim alınan öğretim yerini kurmuş ve diğer sahabeler de ilim öğreterek yaymalarını emretmiştir.


“Peygamberimizin (s.a.v.) Medine’ye hicretten sonra burada eğitim ve öğretime yönelik yaptığı çalışmalarla ilgili bir araştırma yapınız.” ile ilgili uzun cevabı ;


Cevap :

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye gelir gelmez mescit inşa etmiş Birgül ashab-ı suffe denilen ilim meclisini kurarak burada öğretimlere hızla devam etmiş, diğerini öğretmek için sahabeleri farklı yerlere göndermiş ve dini ilimleri öğreterek öğretmenleri için ashabına teşvikte bulunmuştur.



 

Our Score

“Tebliğ, hicret, muhacir ve ensar” kavramlarının anlamlarını araştırıp öğreniniz.

6. Sınıf Din Kültürü Kitabı “Tebliğ, hicret, muhacir ve ensar” kavramlarının anlamlarını Dinî Terimler Sözlüğü, Genel Ağ gibi kaynaklardan araştırıp öğreniniz. konusunu kısaca ele alacağız. 


““Tebliğ, hicret, muhacir ve ensar” kavramlarının anlamlarını Dinî Terimler Sözlüğü, Genel Ağ gibi kaynaklardan araştırıp öğreniniz.” ile ilgili kısa cevabı ;


Cevap :

Tebliğ; Bir mesaj ya da bilgi hakkında bilgilendirilmek, bildirilmek.

Hicret; Hazreti Muhammet’in, İslamlığı yaymaya başladığı ilk yıllarda Mekke’de gördüğü aşırı baskı nedeniyle Medine’ye göçmesi olayı.

Muhacir; İslamiyet’in ilk yıllarında Mekke’den Medine’ye göç edenler için kullanılmıştır.

Ensar; Mekke’den göç eden Müslümanlara yardım eden Medineli Müslümanlara ise Peygamber Efendimiz tarafından Ensar unvanı verilmiştir.


““Tebliğ, hicret, muhacir ve ensar” kavramlarının anlamlarını Dinî Terimler Sözlüğü, Genel Ağ gibi kaynaklardan araştırıp öğreniniz.” ile ilgili uzun cevabı ;


Cevap :

Tebliğ; tebliğ bildirme manasında olsa da İslami açıdan din hakkında bilgilerin yapılması, haram ve helal hususunda uyarılarda bulunmasıdır.

Hicret; bir yerden bir yere belli bir amaçla gitmektir ki İslam’da dinini yaşamak isteyen Müslümanların ve Mekke’deki müşriklerin işkencelerinden bunalan Müslümanların Medine’ye hicret etmelerine verilen isimdir.

Muhacir; dinini yaşamak ve işkencelerden kurtulmak için Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanlara verilen isimdir.

Ensar; Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlara kucak açan ve onlara yardım eden Müslümanlara verilen isimdir.

Ensar’ın kelime manası “çokça yardım eden” manasına gelir ki Ensar Mekke’den gelen Müslüman kardeşlerine kucak açmış ve her şeylerini paylaştıkları için bu ismi almışlardır.



 

Our Score

İlk Müslümanların kimler olduğunu araştırıp yazınız.

6. Sınıf Din Kültürü Kitabı İlk Müslümanların kimler olduğunu araştırıp yazınız. konusunu kısaca ele alacağız. 


“İlk Müslümanların kimler olduğunu araştırıp yazınız.” ile ilgili kısa cevabı ;


Cevap :

Maddeler Halinde İlk Müslüman olan kişiler şunlardır :

  1. Hazret-i Hatice (r.a.) [? – 620]
  2. Hz. Ali (r.a.) [600 – 26 veya 28 Ocak 661]
  3. Hz. Ebubekir (r.a.) [573 – 634]
  4. Zeyd bin Harise (r.a.) [? – 629]
  5. Hz. Osman (r.a.) [574 veya 577 – 656]
  6. Abdurrahman İbn Avf (r.a.) [580 – 653]
  7. Sad Bin Ebi Vakkas (r.a.) [? – 674]
  8. Zübeyr bin Avvam (r.a.) [? – 656]
  9. Talha bin Ubeydullah (r.a.) [? – 656]
  10. Said bin Zeyd (r.a.) [600 – 671]
  11. Ebu Ubeyde bin Cerrah (r.a.) [583 – 639]
  12. Hz. Hamza (r.a.) [567 veya 569 – 625]
  13. Muaz Bin Haris (r.a.) [? – 657]
  14. Cafer-i Tayyar (r.a.) [? – 629]
  15. Musab bin Umeyr (r.a.) [? – 625]
  16. Abdullah İbni Mesut (r.a.) [? – 652]
  17. Mikdad Bin Esved (r.a.)[584 – 656]
  18. Ebu Zer Ğıfari (r.a.) [? – 652]
  19. Esma Binti Ebubekir (r.a.) [595 – 692]
  20. Osman Bin Mazun (r.a.) [? – 624]
  21. Bilal-i Habeşi (r.a.) [581 – 641]
  22. Habbab Bin Eret (r.a.) [586 – 657]
  23. Hatıb Bin Ebi Beltea (r.a.) [? – 650]
  24. Halid Bin Said (r.a.) [? – 635]
  25. Abdullah Bin Cahş (r.a.) [? – 625]
  26. Esma Binti Umeys (r.a.) [? – 661]
  27. Erkam bin Ebil-Erkam (r.a.) [? – 673]
  28. Ammar Bin Yasir (r.a.) [570 – 657]
  29. Ümmü Seleme (r.a.) [593 – 667]
  30. Ebu Seleme (r.a.) [593 – 667]
  31. Sümeyye Binti Habbat (r.a.) [? – ?]
  32. Süheyb-i Rumî (r.a.) [? – 659]
  33. Amr Bin Abese (r.a.) [? – ?]
  34. Ümmü Habibe (r.a.) [591 – 664]
  35. Amir Bin Fuheyre (r.a.) [? – 626]
  36. Yasir Bin Amir (r.a.) [? – 615]
  37. Fatıma Binti Hattab (r.a.) [? – ?]
  38. Ebu Fükeyhe (r.a.) [? – ?]
  39. Ebu Huzeyfe Bin Utbe Bin Rebia (r.a.)


 

Our Score

Peygamberimize (s.a.v.) ilk vahyin nerede ve ne şekilde geldiğini araştırınız.

6. Sınıf Din Kültürü Kitabı Peygamberimize (s.a.v.) ilk vahyin nerede ve ne şekilde geldiğini araştırınız. konusunu kısaca ele alacağız. 


“Peygamberimize (s.a.v.) ilk vahyin nerede ve ne şekilde geldiğini araştırınız.” ile ilgili kısa cevabı ;


Cevap :

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e ilk vahiy Mekke yakınlarındaki Nur Dağı’nda 610 yılında 40 yaşındayken gelmiştir.

Cebrail Aleyhisselam peygamber efendimizin yanına gelerek Alak suresinin ilk 5 ayeti kerimesini indirmiştir.


“Peygamberimize (s.a.v.) ilk vahyin nerede ve ne şekilde geldiğini araştırınız.” ile ilgili uzun cevabı ;


Cevap :

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem putlara tapan halktan uzaklaşmak ve kendi istesini dinleyerek düşünmek için yılın belli zamanları inzivaya çekilir ve mağarada yalnız başına düşünürdü.

Hz Hatice radıyallahu anh ilerlemiş yaşına rağmen vefalı bir eş olarak Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e yemeğini bizzat kendisi götürür Peygamberimiz ise yukarı çıkarak yorulmaması için onu geleceği zamanları hissederek aşağı inerek beklerdi.

Cebrâîl (a.s.) geldi ve Hazret-i Peygamber’e:

“–Oku!” dedi. Peygamber Efendimiz:

“–Ben okuma bilmem!” karşılığını verdi. Bunun üzerine melek, Hazret-i Peygamber’i tâkati kesi­linceye kadar sıktı. Sonra yine:

“–Oku!” dedi. Efendimiz yine:

“–Ben okuma bilmem!” cevâbını verdi. Cebrâîl (a.s.) ikinci kez O’nu tâkati kesilinceye kadar sıktı. Sonra tekrar:

“–Oku!” dedi. Hazret-i Peygamber yine:

“–Ben okuma bilmem! (Ne okuyayım?)” dedi. Cebrâîl (a.s.) Hazret-i Peygamber’i üçüncü defâ da sıkıp bıraktı.

Ardından Cebrail Aleyhisselam;

“Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aleka’dan yarattı. Oku, Rabbin nihâyetsiz kerem sâhibidir. O, kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti.” (el-Alak, 1-5)

Bu şekilde Peygamberimize peygamberlik verilmiş ve vahiy başlamış oldu.



 

Our Score

Kandil gecelerimizin adlarını araştırıp not ediniz.

6. Sınıf Din Kültürü Kitabı Kandil gecelerimizin adlarını araştırıp not ediniz. konusunu kısaca ele alacağız. 


“Kandil gecelerimizin adlarını araştırıp not ediniz.” ile ilgili kısa cevabı ;


Cevap :

Kandil gecelerimizin adları;

  1. Mevlid kandili,
  2. Regaip Kandili,
  3. Miraç Kandili,
  4. Berat Kandili
  5. Kadir Gecesi’ dir.

“Kandil gecelerimizin adlarını araştırıp not ediniz.” ile ilgili uzun cevabı ;


Cevap :

Kandil gecelerimizin adları; Mevlid kandili, Regaip Kandili, Miraç Kandili, Berat Kandili ve Kadir Gecesi’ dir.

Bu kandiller dinimizde önemli bir yere sahip olup bugünlerde namaz kılma Kur’an-ı Kerim okuma ve tövbe istiğfar gibi ibadetlerle çok meşgul olmalıyız.



 

Our Score
error: Content is protected !!